TÜRK SİBER SAVUNMA KUVVETLERİ
  Makedonya'nın Kaybı
 
VIII'inci yüzyılın başlarında kurulan Makedonya Devleti, Çar Samuel (976-1014)'in hükümranlığı zamanında Adriyatik ve Ege Denizinden Karadeniz'e ve Yunanistan'da da Teselya ve Epir'e kadar genişlemiştir. Ancak bu genişleme uzun sürmemiş ve zamanla devlet zayıflamaya başlamıştır. 1296'da Doğu Makedonya ve 1334'de de Batı Makedonya Sırbistan'ın egemenliği altına girmiştir. 1389'da Sırbistan'ın Osmanlı hakimiyeti altına girmesinden sonra Makedonya da Osmanlı hakimiyetine girmiştir. XIX'uncu yüzyılın ortalarına kadar Makedonya'da durum istikrarlı bir şekilde devam etti. XIX'uncu yüzyılın ortalarında, Avrupalı coğrafyacılar, Makedonya'nın sınırlarını şu şekilde tanımlıyorlardı: "Kuzeyde Sar Planina, güneyde Olimpos ve Pindus, doğuda Rodop, batıda Ohri Gölü: 62.000 km. karelik bir arazide iki milyon kişinin barındığı topraklar, Selanik ve Manastır eyaletlerini, 1877'de kurulan Kosova eyaletinin bir bölümünü ve Selfice özerk sancağını oluşturuyordu." Ancak, Osmanlı yönetimi "Makedonya" terimini resmen kullanmaktan kaçınarak, bölgeyi "Vilayet-i Selase" (Üç Vilayet) olarak isimlendirmiştir. Makedonya, stratejik öneminden dolayı, XIX'uncu yüzyılın ortalarından itibaren özellikle komşularının oldukça fazla dikkatini çekmeye başladı. Gerçekten stratejik açıdan oldukça önemli olan bu bölge, Tuna Nehrini Ege Denizine bağlayan Vardar Ovası ile yine Ege Denizi ile Sofya'yı bağlayan Struma Ovasına sahipti. Ayrıca, Ohri, Manastır ve Florina aracılığı ile Adriyatik'i Ege Denizine bağlayan büyük Egnatia Yolu da bu bölge içindeydi. Selanik'e gelince, bütün yolların birleştiği büyük bir limandı ve Osmanlı Devleti nin ikinci, Tuna Nehrinin güneyinde kalan Balkanların ise üçüncü büyük şehriydi. Bölge içinde böylesine avantajlara sahip bir yörenin Yunanistan, Bulgaristan ve Sırbistan gibi yayılma emelleri olan ülkelerin dikkatini çekmesi gayet normaldi. 1870'lerden sonra yoğunluk kazanan Makedonya sorununun temelinde, Ayastefanos Andlaşması ile Bulgaristan'a verilen bu toprakların Berlin Andlaşmasında tekrar Osmanlı Devleti 'ne iadesi ve Hıristiyanlar lehine olmak üzere bölge içinde Avrupalı devletlerin denetiminde reformlar yapılması yolunda alınan kararlar yatmaktadır. Berlin Andlaşmasından sonra hayal kırıklığına uğrayan Bulgaristan, kendisine ait olduğuna inandığı toprakları yeniden elde etmek için Makedonya üzerinde yayılmacı bir politika izlemeye başladı. Bunu yaparken iki yol takip etmiştir: Birinci olarak, bölge içinde Bulgar Kilisesinin faaliyetlerini arttırmış, ikinci olarak ise, halkın genel bir isyana hazırlanması için devrimci çeteler oluşturmuştur. Bulgar destekli çete faaliyetlerinin yoğunluk kazanmasına zemin hazırlayan olay, 1885 yılında Doğu Rumeli'nin Bulgaristan ile birleşmesidir. Bu olaydan sonra, bölgenin Bulgar denetimine girmesinden endişelenen diğer Balkan devletleri ve özellikle Yunanistan Makedonya'daki faaliyetlerini arttırmıştır. 1893 yılında Bulgaristan destekli "Makedonya İç Devrim Örgütü"nün kurulması, Makedonya içindeki karışıklıkların başlamasında etkili olmuştur. Örgütün amacı, İmparatorluk içinde bütün Hıristiyanlara "kişisel güvenlik ve yönetimde adalet garantisi" sağlamaktı; nihai amacı ise, bir Balkan Federasyonu içinde Makedonya'nın özerk bir bölge olarak yer almasını gerçekleştirmekti. Bundan başka Bulgarlar, Makedonya İç Devrim Örgütüne rakip başka örgütler de kurdurdular. Bunlardan en önemlisi, 1895 yılında Sofya'da kurulan "Makedonya Dış Örgütü"dür. Bu Örgütün gizli amacı, Makedonya'nın Bulgar Krallığına katılması idi. 1900'lü yılların başında bu örgütlerin aktif olarak eylemlere geçtiği görülmektedir. Özellikle Makedonya İç Devrim Örgütünün 2 Ağustos 1903 yılında başlattığı eylem, diğer bir deyişle darbe girişimi en önemli olanıdır. Darbenin hedefi, Manastır eyaletini tüm Osmanlı varlığından temizlemek ve sonra da bunu tüm Makedonya'ya yaymaktı. Başlangıçta ayaklanma başarılı oldu ve "Krusevo Cumhuriyet"ni kurdular. Fakat Eylül ayının ortasında ayaklanma bastırıldı ve isyancılar Bulgaristan'a geçmek zorunda kaldılar. Makedonya'da gelişen olaylar karşısında Avrupa devletleri, sürekli olarak Osmanlı Devleti ni ıslahata zorlamışlar, hatta kendileri de "Mürzsteg Tasarısı" olarak adlandırılan bir plan hazırlamışlardır. Bu planın ileride "bölgeyi Bulgar, Yunan ve Sırp ulusal bölgelerine ayırmaya" yönelik bir amaç edindiğini fark eden Osmanlı yönetimi ıslahatı, Avrupa devletlerini karıştırmak yerine kendisi düzenlemeye çalışmıştır. Gerçekte, söz konusu dönem içinde Osmanlı yönetiminin belirgin bir Balkan politikası yoktu. Osmanlı'nın aldığı önlemler sadece savunma nitelikliydi. Oysa, bölgenin merkezinde yer alan Makedonya'nın Osmanlı Devleti için önemi büyüktü. Her şeyden önce, eğer Makedonya kaybedilirse, bölgedeki güçler dengesi Osmanlı aleyhine bozulacak ve elinde bulundurduğu stratejik avantajını yitirecekti. Ayrıca, bölgede yaşayan Müslüman topluluğun sorunları ile karşı karşıya kalacaktı. Padişah ve yakın çevresi, sorunun Avrupalı devletlerin önerdiği şekilde reformlarla çözüleceğine inanmıyorlardı. Makedonya'daki durum bir süre daha bu şekilde devam etmiştir. 1908 yılına gelindiğinde bölge üzerinde emelleri olan Balkan ülkelerinin desteklediği bir çok ayrılıkçı örgüt kurulmuş ve bu örgütler Osmanlı yönetimine karşı faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Makedonya, 1912-1913 yılları arasında cereyan eden Balkan Savaşları sonunda imzalanan Bükreş Andlaşması ile Sırbistan, Yunanistan ve Bulgaristan arasında paylaştırılmıştır.
 
  Bugün 124 ziyaretçi (220 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol