TÜRK SİBER SAVUNMA KUVVETLERİ
  Boğdan Seferi ve Akkerman'ın Fethi
 
Fâtih Sultan Mehmed, l476 yılında Akdere (Valea Alba) denilen mevkide çok zorlu döğüsen Bogdanlilari maglub etmek suretiyle Stephan Cel Mare (l457-l504)'nin faaliyetlerini önlemekle kalmamış ayni zamanda Buğdan'ın merkezi olan Suçeva'yı da yıkmıştı. Ancak, çekilirken her tarafı tahrip eden Bogdanlilari bu hareketi üzerine kitlik baş göstermisti. Is bu kadarla yani sadece kıtlıkla da bitmiyordu. Zira orduda veba salgını bas göstermişti. Bunun üzerine Fâtih, tasavvurlarını gerçekleştiremeden geri dönmek zorunda kalmıştı. Bununla beraber, Tuna sancakbeyleri ile Kırımlıların, Boğdan'a akınları devam etmiş, fakat Bulgaristan'a yapılan tazyik kalkmamıştı. Bulgaristan'ın, Boğdan tazyikinden kurtulmasını sağlamak maksadıyla, önce Polonyalılar, l483'te de Macarlarla bir anlaşma imzalayan Bâyezid, Balkanlar'da durumu emniyet altına almak ister. Zira Fatih'in vefatından sonra II. Bâyezid'in Osmanlı tahtında henüz mevkiini sağlam görmediği ve kardeşi Cem ile mücadelelerini diplomatik sabada da olsa devam ettiği devirlerde, Bati devletlerine karsı yumuşak bir siyaset takip ettiği bilinmektedir. Bu sebepledir ki, l483 ( h. 888 ) de Morava bölgesindeki kaleleri tahkim etmek üzere Filibe'ye, oradan Samakov, Çamurlu ve Sofya'ya gittiği sırada Macar Kralı Korvin Mathias ile mütareke akdetmek üzere müzakerelere girişmiş ve bu arzuya o sırada Bohemya'da harp ile meşgul olan Macar Kralı'nca da uyularak beş senelik bir mütareke imzalanmıştı. Bâyezid, böyle bir ortamı meydana getirdikten sonra Stephan üzerine yürümeye karar verir. Bu maksatla l Mayıs l484'te Edirne'ye gelen Bâyezid, muhasara topları ile levazımatı Karadeniz yolu ile Tuna üzerine gönderdiği gibi, Edirne'deki ikameti esnasında, Allah'ın rızasını kazanmak için Tunca kenarında kendi adına izafe edilen câmiin temelini attırdı (23 Mayıs l484). Bu arada Tunca üzerinde bir medrese, bir imâret ve dârüşşifa ile müştemilatından meydana gelen bir külliyenin inşasına başlanmıştır. Karadeniz sahilinin dörtte üçüne sahip bulunan Osmanilerin, hem ticaret, hem de yapacakları seferler için Polonya yolu üzerinde bulunan ve önemli birer üs durumunda olan bazı sahil şehirlerini almaları gerekiyordu. Zira ancak bu sayede Kırım'la irtibat sağlanabilirdi. Bu sebeple Boğdan (Moldavia)'in ticaret iskelelerinin alınması, ister istemez bu prensliği, Osmanlı nüfuzu altına sokacaktı. Bâyezid, Edirne'deki imar faaliyetlerini müteakip, 27 Haziran'da İshaklı (Isakçi)'yi geçer. Bu esnada Eflak Voyvodası Rahip Vlad Calugarul (l482-l495) komutasında 20 bin kişilik kuvvetiyle orduya iltihak eder. Sultan Bâyezid, bu kuvvetlerle Kili (Chilia)'ye gelir.Osmanlılar, 6 Temmuz'da Buğdan'ın kapısı sayılan Kili kalesini karadan ve denizden kuşatmak suretiyle l5 Temmuz'da zapt ederler. Hadidî, bu kuşatmayı su mısralarla nakl eder: Şeh emr itdi vü cem' oldi çeriler Karadan gendi deryâdan gemiler Kesüp menzilseh irdi ol diyara Çeriler yakin irisdi hisara Erişüp seh Kili'ye bir seherden Kusatdurdi hisari bahr ü berrden Fethin ertesi günü kalenin büyük kilisesi câmie tahvil edilir. Sultan, burada Cuma namazını eda eder. Bâyezid, Kili'nin zaptından sonra Karadeniz kenarında bulunan Akkerman üzerine yürür.Burada iken Mengli Giray komutasındaki 50 bin kişilik Kirim kuvvetleri de Osmanlı ordusuna katılır. Osmanlı padişahlarının maiyetinde harbe iştirak eden ilk Kirim Hani'nin bu zat oldugu rivayet edilir. Kirim ve Eflaklılar'ın iltihakları ile daha da kuvvetlenen Osmanlı ordusu, l6 günlük bir muhasaradan sonra sulh yoluyla Akkerman'a girer. Burası, Kili'ye göre daha müstahkem olup her şeyi boldu. Kale, karadan geniş ve derin bir hendekle çevrilmişti. Padişah, Kirim Hanı'na sırmalı bir kalpak ve değerli hediyeler vererek kendisini taltif eder. Bilindiği gibi Osmanlılar, alınan yeni yerlerin hemen tahririni yapmak suretiyle bölgenin ekonomik, sosyal ve dinî durumlarına uygun olarak hareket ederlerdi. Bu sebeple, Kili ile Akkerman kalelerinin civarındaki yerler, Boğdan Beyliği'nden ayrılarak Osmanlı Türk hâkimiyeti altına girdikleri gibi Akkerman halkı, istediği yere gidebilme bakımından serbest bırakıldı. Akkerman halkından bir kısmi da Marmara kıyısındaki Eski Biga'ya naklolundu. Bu arada halkın bir kısminin iskan edilmek üzere İstanbul'a gönderildiğine dair rivayetler de bulunmaktadır. Bu savaşlarda, Osmanlılara yardımcı olan Kirim Hani ile Eflak Voyvodası, harp ganimetlerinden büyük paylar aldılar. Sultan Bâyezid, bu sefer esnasında almış oldugu ganimet malini Edirne'de başlattırmış oldugu ilmî, dinî ve sosyal müesseselerin yapılıp tamamlanmasına sarf etti. Bu seferle, Karadeniz, tamamen bir Türk ve Müslüman gölü haline gelmiş bulunuyordu. Bu denizin, Kafkas sahillerindeki çok küçük bir bölgesinden başka her yeri Osmanlı hâkimiyetine girmişti. Bu arada, Akkerman'a geri almak maksadıyla birkaç defa harekete geçen Stephan'ın bütün gayretleri boşa gitti. l485'te Lehistan Kralı Kazimierz'den yardim istemesi de ona bir fayda sağlamadı. Zira onun hareketlerine mukabele etmek üzere Boğdan'a giren Rumeli Beylerbeyi Hadim Ali Pasa, pek çok tahribatta bulunduğu gibi ertesi sene Silistre komutanı Balı Bey de Trut'u geçerek birçok esir ve ganimetle dönmüştü. Bunun üzerine Osmanlı kudretine boyun eğmekten başka çare bulamayan Stephan, 4.000 altına çıkarılan senelik vergiyi ödemeye razı oldu.
 
  Bugün 166 ziyaretçi (286 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol