TÜRK SİBER SAVUNMA KUVVETLERİ
  Küçük Mustafa Çelebi İsyanı
 
Küçük Mustafa, Çelebi Sultan Mehmet'in oğlu olup babasının sağlığında henüz on üç yasında iken Hamideli sancak beyliğine tayin edilmişti. Küçük Mustafa, babasının ölümünü müteakip, Murad'ın Osmanlı tahtına geçmesi üzerine, öldürülmek korkusu yüzünden Karamanoğlu'nun yanına kaçmıştı. Sultan Murad, İstanbul muhasarası ile meşgulken Bizans İmparatoru'nun el altından teşvik ve uğraşılan sonucunda Anadolu'da saltanat iddiasına kalkışmıştı. İmparator, kuşatmadan kurtulmak için şehzadenin lalası Sarabdar İlyas'a mektuplar yazarak külliyetli miktarda altın göndermişti ki, bunlarla asker toplayabilsin. Is bu kadarla da bitmeyecek ve İmparator, Küçük Mustafa'yı İstanbul'a getirtecekti. İstanbul'a gelen Küçük Mustafa, Manuel ve onun çocukları ile görüşür. Bu görüşmede, muvaffak olduğu takdirde imparatora karsı yapacağı fedakârlık hakkında teminat verdikten sonra Rumların verdikleri kuvvetlerle Anadolu tarafına geçerek faaliyetlere baslar. Bu faaliyetleri esnasında, daha basından beri Osmanlılar'la çekişen Karamanoğlu'nun Turgutlu Türkmenleri ile Germiyanoğlu'nun kuvvetleri de kendisine iltihak eder. Şehzade Mustafa bu şekildeki bir iddia ile ortaya çıkmakla, babasının vasiyeti hilafına hareket etmiş oluyordu. Mustafa, topladığı kuvvetlerle Bursa üzerine yürür. Fakat Bursa halkı, şehri ve kaleyi Mustafa'ya teslim etmek istemez. Bu sebeple kendisine, memleketin ileri gelenlerinden Ahi Yakub ile Ahi Hoşkadem'i elçi olarak gönderir. Bunlar, Mustafa'ya para ve hediyeler takdim etmek suretiyle onu Bursa'yı almaktan vazgeçirmeye çalışırlar. Elçiler, Şehzade Mustafa'nın kendisine vezir yaptığı ve bütün bu olaylara sebep olan Sarabdar İlyas ile de görüşürler. Heyet, Bursalıların Sultan Murad'a bey'at ettikleri için ona sadakatle bağlı kalacaklarını ve gerekirse şehri müdafaa edeceklerini söyler. Ayrıca, bir Osmanlı şehrinin Karamanoğlu'nun kuvvetleri ile vurulmasının da doğru olmayacağını anlatır. Sarabdar İlyas, heyetin bu teklifini kabul edince, Mustafa'nın ordusu oradan ayrılıp İznik tarafına doğru harekete geçer. Şehzade Mustafa, İznik kalesini kırk gün kadar kuşatma altında tutar. Firez Bey'in oğlu olan kale muhafızı Ali Bey, gelişmelerden Sultan Murad'ı haberdar eder. Padişah, kaleyi sulh yolu ile teslim etmesini bildirerek Mustafa orada meşgulken kendisinin yetişeceğini yazar. Ayrıca, küçük şehzadeyi alet edip kullanan Sarabdar İlyas'ı da ondan ayırmaya çalışır. Bunun gerçekleşmesi için Sarabdar İlyas'a adamlar göndererek kendisini Anadolu beylerbeyliğine tayin edeceğini bildirir. Sarabdar'a gelen adam, Beylerbeyilik beratını da yanında getirmişti. Bu makama karşılık Sultan Murad, Sarabdar İlyas'tan çok önemli bir hizmet bekliyordu. O da kendisi gelinceye kadar Şehzade Mustafa'nın kaçmasına engel olup onu oyalaması idi. Sarabdar İlyas, tıynetini bir defa daha ortaya koymuştu. Vaktiyle Çelebi Mehmet'in taraftarı iken Süleyman'ın vaade ettiği menfaat karşılığında derhal Çelebi Mehmet'i bırakarak karsı tarafa geçmişti. Bu defa da saf değiştirmekte bir sakınca görmemişti. Anadolu beylerbeyliğine konduğunu öğrenince kendisinden istenen şeyleri büyük bir ustalıkla basardı. Ali Bey, Sultan Murad'san aldığı talimat üzerine muhasaranın kırk gün uzamasından dolayı halka ve şehre hiç bir zarar gelmeyeceğine dair yeminli söz aldıktan sonra teslim olur. Sarabdar İlyas da aldığı Beylerbeyilik müjdesi üzerine şehirden ayrılmaz. Çandarlızâde İbrahim Paşa'nın sarayına yerleşen Küçük Mustafa, tımar ve memuriyetler vermek suretiyle hükümdarlığını ilan etmiş oluyordu. Böylece Osmanlı mülkünde, yeniden ikinci bir hükümdar tehlikesi belirmişti. Âsikpasazâde bu hükümdarlığı su ifadelerle nakleder: "İznik'te, İbrahim Paşa'nın sarayına kondular. Etraftan gelip tımar isteyene tımar dahi verdiler. Hüküm ve hükümet ettiler." Sultan Murad, bütün gücü ile İstanbul'u kuşatıp feth etmek üzere iken, kardeşi Küçük Mustafa'nın faaliyetleri üzerine, bazı tedbirler alarak kuşatmayı kaldırmak zorunda kalır. Çünkü kardeşinin hareketleri, memleketi ikiye bölmeye yönelikti. Bu ise daha tehlikeli bir durum arz ediyordu. Onun için derhal Gelibolu yolu ile Anadolu'ya geçip İznik üzerine yürür. Sultan Murad'ın bu yolculuğu devam ederken Şehzade Mustafa'nın, İznik'te kalmasını tehlikeli bulan Germiyan ve Turgutlu kuvvetlerinin komutanları, onu buradan uzaklaştırmaya çalışırlar. Onu tehlikeden korumak için Karaman, Germiyan veya İstanbul'a götürmek istedilerse de daha önce Sultan Murad'san Beylerbeyilik beratını almış olan Sarabdar İlyas, çeşitli bahaneler ileri sürerek buna mani olur. Sultan Murad'ın ordusu, yola çıkısının dokuzuncu günü gece geç saatlerde İznik'e gelir. Henüz uyku mahmurluğunu atamamış ve Mustafa'ya bağlı olan askerlerin şaşkın bakışları arasında, sabahın erken saatlerinde açılan kapılardan İznik'e girilir. O anda hamamda bulunan Küçük Mustafa, Mihaloglu tarafından yakalanmak üzere iken Mustafa'nın beylerbeyi olan Taceddinoğlu Mahmud Bey, efendisine bir at bulup onu kaçırmak ister. Fakat bunda muvaffak olamaz. Ama Mihaloglu'nu durdurup onunla vuruşmaya baslar. Taceddinoğlu ile Mihaloglu arasında başlayan bu vuruşma sonunda, her şeyi idaresi altında bulunduran ulu hâkimin (Allah) ecel hükmü, Mihaloglu'nun şahadet beratını kanla yazıp hakkini teslim eyleyecektir. Nitekim attan düşürülen Mihaloglu ölümcül bir yara alır. Bundan bir kaç gün sonra da vefat eder. Mihaloglu'nu atından düşürüp ölümüne sebep olan Taceddinoğlu Mahmud Bey, daha sonra saklandığı yerde yakalanıp Mihaloglu'nun adamlarına teslim edilecek ve onlar tarafından öldürülecektir. Sultan Murad'ın, İznik'i kuşattığı ve Taceddinoğlu ile Mihaloglu'nun vuruştuğu sırada fırsat kollayan Sarabdar İlyas, Mustafa Çelebi'yi yakalayıp Murad'ın, şehrin önünde bulunan Mirahor başısına teslim eder. Âsikpasazâde bu olayı da söyle verir: "Bunlar bunda cenkte iken Sarabdar İlyas, Mustafa'yı tuttu kucağına aldı. At üzerinde Mustafa "Hey lala, beni niçin tutarsın?" Hain İlyas "Kardeşine ilemeyin" der. Mustafa "Beni kardeşime iletme kim kardeşim bana kıyar." der. Sarabdar İlyas sakin oldu. Aldı gitti Hüdavendigâr'a karsı iletti." Mustafa, padişahîn emri ile İznik dışında bir incir ağacının dibinde boğdurularak cesedi Bursa'ya gönderildi. Şehzade Mustafa, Bursa'da babasının türbesine defn edildi. Görüldüğü gibi Küçük Şehzade Mustafa Çelebi hadisesi, amcasınınkinden daha kısa ve daha kolay bir şekilde halledilmiş oldu. İkinci Murad, İstanbul muhasarasını kaldırmakla, kardeşinin fazla taraftar toplamadan hakkından gelip kendisine bırakılmış olan Osmanlı tahtını emniyete almak istiyordu. Onun, vakit kayb etmeden isyanı ortadan kaldırmaya teşebbüs etmesi, memleketin ikiye bölünmesini ve beyhude yere kardeşkanının akıtılmasını önlemiş oldu. Böylece, Bizans'ın bu son oyunu da başarısızlıkla son bulmuş, ama olan aldatılmış bulunan zavallı Küçük Şehzade Mustafa'ya olmuştu. Bizans'tan menfaat temin eden ve küçük şehzadenin öldürülmesine sebep olan Sarabdar İlyas ise yaptıkları için: "Sureta ben günahkâr oldum. İlla bu ikisi vilayette olsa zarar-i âmmdir. Ve biri dahi bu kim, ben efendim oğluna yaramaz is etmedim. Bu dünyanın murdarına bulaşmadan sehid ettirdim. Ve hem cemi-i âlem rahat oldu. Ve hem bizden önden gelenler bu kanunu koymuşlar" diyerek yaptığı fenalığı tevile çalışmıştır. Sultan Murad, Şehzade Küçük Mustafa'nın gailesini bertaraf etmekle bürükte benzer bir tehlikenin daha mevcuda olduğunun farkında idi. Bir daha kardeş kanının akıtılmaması ve ülkenin, Bizans gibi entrikacı bir devlet ile, varlığını Osmanlılar'ın zayıflamasına bağlayan Karaman gibi bir beyliğin oyuncağı haline gelmemesi için henüz ortaya çıkmadan bu tehlike ve fitnenin ortadan kaldırılması gerekiyordu. Bunun için Sultan Murad, tarihi henüz kesin olmayan bir zamanda, Tokat kalesinde tuttuğu Mahmud ve Yusuf adlarındaki iki kardeşinin gözlerine mil çektirip onları kör ettikten sonra anneleriyle birlikte Bursa'ya getirir. İdareleri için de kendilerine yüksek seviyeden maaş bağlatır.
 
  Bugün 154 ziyaretçi (268 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol