TÜRK SİBER SAVUNMA KUVVETLERİ
  Ayn-Calût Savaşı
 
Ayn Calut kelimesi Arapça bir kelime olup "Calut'un gözü" manasına gelmektedir. Savaş meydanı ismi vaktiyle İsrailoğullarına zulmeden ve onlara ait kutsal sandığı ele geçiren Calut ve ordusuna karşı İsrailoğullarının Talut komutasında birleşerek meydan okumasından ve o sırada genç yaşta olan Hz.Davud (as) Calut'un gözüne sapanıyla isabetli bir atış yaptıktan sonra kafasını kesmesi ve böylelikle Calut'un fitnesinin ortadan kaldırılması hadisesinden ötürü gelmektedir. Ayn Calut savaşı, 3 Eylül 1260 tarihinde Mısır Memlükleri (Kölemenler) ile Filistin bölgesinde bulunmakta olan Moğol garnizonu (İlhanlılar) arasında Celile bölgesinin Zir'in vadisinde, günümüzde Batı Şeria ismi ile bilinmekte olan kutsal Samarya (Yahuda Krallığının başkentliğini yapmıştır) şehrinin hemen kuzeyinde yapılmıştır. Bu savaş hakkında Moğol istilalarının artık nihai bir noktaya ulaştığı ve ilk defa kesin olarak bir savaşta hezimete uğradığı düşünceleriyle birçok tarihçi arasında büyük bir tarihi önemi olduğu hususunda fikir birliği vardır. Bundan önceki mağlubiyetlerinde Moğollar oldukça az kayıplar vermişler, yenilseler bile düşmanlarına bu yüzden korku salmaya devam etmişler ve psikolojik bir üstünlük sağlamışlardır. Ancak ilk kez Ayn Calut savaşı ile kesin bir mağlubiyete uğrayan Moğollar bu psikolojik üstünlüklerini kaybetmişlerdir. İlhanlı devleti ve hükümdarı Hülagü Han Moğol ordusu Memlüklülere mağlup olduktan sonra bir daha ki seferlerini 1300 yılların başlarında Suriye ve Filistin'in bir kısmını bir kaç aylığına da olsa tekrar ele geçirinceye kadar olan döneme kadar asla Mısır üzerine ilerleme gayesiyle yapamadı. Dolayısıyla bu psikolojik üstünlüğü kaybediş Moğollarda oldukça menfi bir etki yaratmış olup, Memlüklere karşı yaklaşık 40 yıl (Ahmed Gazan Han'ın hükümdarlığına kadar olan dönem) kadar sürmüştür. Moğollar Ortadoğu'da Möngke Han 1251 yılında büyük han olunca, öncelikle ele aldığı konu atası Cengiz Han'ın dünya fatihi hülyasını tamamlamak oldu. Batı uluslarının bu ülkü doğrultusunda hâkimiyete alınması görevinin önderliğine ise kardeşi olan Hülagü'yü getirdi. Bu ülkü ile harekete geçen ve beş yılda bir araya getirilen bir derleme ordu (bu orduda Moğollardan sonra ağırlıklı olarak Ermeni ve Gürcü unsurlar bulunmaktadır) gelecekte yapılacak istilalar gayesiyle bizzat Hülagü vasıtasıyla hazırlandı. Hazırlıklarını İran'da bulunan Moğol karargâhında yapan bu ordu 1256 yılında güneye doğru hareket etmeye başladı. Möngke Han'ın talimatlarını yerine getiren ve kendilerine direnmeden vergi veren toplumlara iyi muamelerde bulunan bu kuvvet aksi davranışlara bulunanlara karşı büyük tahribatlar yaparak yoluna devam etti. Böylece Hülagü ve ordusu zamanın güçlü bir siyasi gücü ve en uzun süre ayakta kalan hanedanlıklardan birisini olan Abbasi Halifeliğini ortadan kaldırdı. Bu hadiseden sonra Moğolların yolu üzerindeki diğer ülkelerde Moğol otoritesi altına girmeye başladı ve Moğol ordusuna katılmaya başladılar. Özellikle Kilikya Ermenileri bu dönemde Moğol ordusuna önemli katkılarda bulunmuştur. Moğol hâkimiyetinin Bağdat'a kadar ulaşmasıyla Kilikyalı Ermeniler ve Antakya Prensliğinin de Moğol hâkimiyetini tanımasıyla bazı Franklı askerlerde bu ordu içinde yer almaya başlamışlardır. Bu dönemde Moğollar lehine cereyan eden başlıca olaylar Alamut kalesinin ele geçirilmesiyle Haşhaşin tedhiş hareketlerinin nihayet bulması, 1258 yılında Bağdat yakınlarında yapılan savaşla 500 yıllık Abbasi Halifeliğinin son bulması, bunun akabinde Bağdat şehrinin yakılıp yıkılması ve değerli İslam eserlerinin, kütüphanelerinin tahrip ve yok edilmesi ve ayrıca Şam'da mevcut Eyyubi yönetiminin Ketboğa kumandası Moğol art birliklerince 31 Ocak 1260 tarihinde ortadan kaldırılarak Şam hâkimiyetinin Moğolların eline geçmesi olmuştur. Planlarını yavaş yavaş yerine getiren Hülagü'nün bir sonraki hedefi Filistin'in güneyine doğru hareket ederek artık kendisine karşı yüz yüze gelebilecek tek İslam Devleti olan Memlüklüleri de mağlubiyete uğratarak Mısır'da hakimiyet kurma ideali olmuştur. Moğol Elçileri Mısır'da 1260 yılında İlhanlı hükümdarı Hülagü Han Kahire'de bulunan Mısır Sultanı Seyfeddin Kutuz'a hükümdarlık hakkından vazgeçmesi isteğinde bulunmak üzere bir elçilik heyeti yollamıştır. Bu istek mektubu kısaca şöyledir: "Doğu'nun ve Batı'nın hükümdarlarının hükümdarı olan Büyük Han'dan. Bizim kılıçlarımızdan kaçınarak kaçan Memlük sultanı Kutuz. Bizim boyunduruğumuz altına giren diğer ülkelerin başlarına gelenleri düşünmelisin. Nasıl çok muazzam bir imparatorluk kurduğumuzu ve dünyaya zarar veren ahlaksızlıkları ve düzensizlikleri sonlandırdığımızı duymuşsundur. Biz muazzam yerler ele geçirdik, tüm insanlarını kırıp geçirdik. Ordumuzun dehşetinden kaçamazsın. Nereye kaçabilirsin? Elimizden kurtulmak için hangi yolu deneyeceksin? Atlarımız çevik ve süratlidir, oklarımız keskindir, kılıçlarımız şimşek gibidir, kalplerimiz dağlar kadar serttir, askerimiz kum gibi sayısızdır. Ne kaleleriniz bizi alıkoyacak, ne de ordularınız bizi durduracaktır. Allah'a ettiğiniz dualar bize karşı fayda sağlamayacaktır. Biz ne ağlayanlara hareket ederiz ne de feryat edenlere dokunuruz. Sadece bize dilenerek himayemize girip güvende olacaksınız. Savaşın ateşi sizi tutuşturmadan aceleyle cevabınızı veriniz. Eğer direnirseniz en dehşetli yıkımla ızdırap çekeceksiniz. Camileriniz darmadağın olacak ve tanrınızın güçsüzlüğü ortaya çıkacak ve ondan sonra yaşlılarınızla birlikte çocuklarınızı ortadan kaldıracağız. Halen üzerinize gelmek zorunda olan bir düşmanınızım." Kutuz ise bu isteği Hülagü'nün elçilerini öldürterek ve başlarını Kahire'nin kapılarından birisi olan Bab Zeila'da sergileyerek üzere yanıtladı. Savaş Memlük ve Moğol ordularının her ikisi de Temmuz 1260 senesinde kutsal topraklarda ordugâhlarını kurdular. Memlük ordusuna Sultan Seyfeddin Kutuz, Moğol ordusuna ise Nasturi Hıristiyan bir Türk olan İlhanlı komutanlarından Ketboğa komuta etmekteydi. Memlüklülerin çoğunluğu Moğol taktiklerine göre şekillendirilmiş bir kuvvetten müteşekkildi. Memlük ordusunun ekseriyetini Mısır Sultanlığı tarafından İstanbul'dan satın alınan ve Nil nehri üzerinde bulunan Ravza adasında talim gören Türkmen (Kıpçak kökenli) ve Çerkez unsurlar oluşturmaktaydı. Bu unsurlar sadece iyi bir ata binici değillerdi ayrıca bozkır çatışmalarına ve Moğol taktik ve silahlarına aşina askerlerden oluşmaktaydılar. Bu unsurların Mısır’a gelmesiyle, bir süre sonra Mısır Sultanlığı aslen bir askeri güce dayanarak yaşayan bir devlet olmuştu. Her iki taraf sonunda yaklaşık 20,000 askerden müteşekkil ordularıyla 3 Eylül 1260 tarihinde Ayn Calut'ta karşı karşıya geldiler. Memlük ordusu Moğol süvarilerinin sahte geri çekilişleri karşısında Moğol ordusunun üzerine yürümeye başladılar ve Moğolların yırtıcı saldırılarıyla hemen hemen savaşı kaybetme noktasına geldiler. Ancak Sultan Kutuz savaş alanına yakın bir vadide saklanmakta olan ihtiyat kuvvetleri ile birlikte başarılı bir karşı hücumla birliklerini toparladı. Memlük ağır süvarileri daha önce Moğol birliklerine yapılmamış olan bir şeyi yaparak, yakın muhabere düzenine geçerek Moğollara çok net bir darbe indirdi. Savaş sonrası ele geçirilen Moğol komutanı Ketboğa idam edildi. Ayrıca kaçan Moğol birliklerinin çoğu da imha edildi. Ayn Calut savaşı el patlayıcılarının kullanılmış olduğu bilinen en erken savaş olduğu için dikkate değer bir savaştır. Bu patlayıcılar Moğol atlarını ve süvarilerini ürkütmek ve onların saflarında düzensizlik getirmek gayesiyle Mısır Memlüklerince kullanılmıştır. Bu patlayıcılarda kullanılan barut bileşimi daha sonraları Arap kimyagerlerce tanımlanmış ve 14 yüzyılın başlarında askeri kitaplarda ki yerini almıştır. Savaşın Tesirleri Ayn Calut zaferinden sonra Kahire'ye geri dönüş yolu üzerinde Sultan Kutuz bir av partisinde suikasta uğradı. Bu suikastı Kutuz'un aralarında yapılan gizli bir anlaşmaya icabet etmediğini öne sürerek Kutuz’la arasında ihtilaf çıkmasına neden olan Memlük komutanlarından Baybars'ın tertiplediği söylenmektedir. Suikastan sonra Rükneddin Baybars yeni Mısır Sultanı oldu. Haleflerinin siyasi hedefi olan ve 1291 senesinde nihayet bulan Filistin'de mevcut Haçlı Devletçiklerden kalan yerleri tekrar ele geçirme politikasını kendisi de devam ettirecekti. Memlüklerin, 3 ay sonra (10 Aralık) Moğollara karşısında tekrar zafere uzanacakları Birinci Humus Savaşından sonraki yıllar Haçlılar Suriye'den atılmaya başlamıştır. Yaşanılan bu başarısızlıklar neticesi aralarında ihtilaf çıkan ve birbirlerini kırıp dökmeleri Hülagü Han tarafından önlenen Moğollar Ayn Calut'ta aldıkları ağır yenilginin intikamını almak gayesiyle Memlüklülere karşı büyük bir kuvvet oluşturma hazırlığı içine girdiler. Rusya'da mevcut Kıpçak Hanlığının (Altınorda Devleti) başında bulunan Berke Han daha önceleri (1240 senesinde olduğu sanılmaktadır) İslam dinini kabul etmişti ve akrabası Hülagü'nün İslam dininin ruhsal başı olan Abbasi Halifeliğine son vermesini endişeyle takip etmişti. Müslüman tarihçi Raşiddin (1247–1318) Berke Han'ın Bağdat'a yapılan taarruzları protesto etme maksadıyla Möngke Han'a gönderdiği mesajı şöyle aktarmaktadır: "O (Hülagü) Müslümanların tüm şehirlerini yağmaladı ve Halifeyi öldürerek ortadan kaldırdı. Allah'ın yardımıyla ona döktüğü masum kanların ve aldığı canların hesabını soracağım." Memlûkler casusları aracılığı ile Berke'nin hem Müslüman olduğunu hem de akrabası Hülagü'yü hiç sevmediğini öğrenmişlerdi ve Berke Han'la bağlantıya geçerek onu ve Hanlığını destekleme kararı almışlardı. Son Büyük Han olan Kubilay Han'la birlikte Moğol ardılları yerleşik hayata geçtikten sonra, Hülagü 1262 yılında ata topraklarına geri döndü ve Memlüklülere saldırma ve Ayn Calut'un intikamını alma maksadıyla bir ordu oluşturmaya çalıştı. Bununla birlikte, Kıpçak Hanı Berke tarafından Hülagü'nün Kutsal topraklara karşı olan ilgisini keserek dikkatini kuzeye vermesi (Kuzey İran, Azerbaycan bölgesi) maksadıyla bir dizi harekât başlatıldı. Bu harekâtlar neticesi kuzey topraklarına doğru yönelen İlhanlı ordusu 1263 yılında Altınorda Devletine karşı Kafkasya'nın kuzeyinde (Terek bölgesi) büyük bir mağlubiyete uğradı. Bu savaş Moğollar arasında cereyan eden ilk açık savaştı ve Büyük Moğol imparatorluğunun artık parçalanmaya başladığının işaretlerini vermeye başlamıştı. Bu hezimet sonrası Hülagü büyük bir ıstıraba girdi ve teselli bulmak gayesiyle Memlûkler üzerine yağma harekâtı yapacak olan iki tümenden müteşekkil bir birlik gönderdi ancak bu birlik Memlüklülerce geri püskürtüldü ve bu harekâtı da başarısızlıkla sonuçlanan Hülagü Han kısa bir süre sonra öldü (1265). Hülagü Han ölünce yerine oğlu Abaka geçti ve yeni İlhanlı hükümdarı Abaka Han babasının çizgisini takip etti. Hülagü'den sonra diğer İlhanlı hükümdarları İslam topraklarında tekrar hâkimiyet kurma teşebbüslerini devam ettireceklerdi. 1303 senesinde Moğollar ile İlhanlılar son kez Şam yakınlarında yapılan Şakhab Savaşında karşı karşıya geldiler ve hezimete uğrayan Moğollar İran hariç Ortadoğu topraklarında hâkimiyetlerini tamamen yitirdiler ve Moğollar için gerileme ve çöküş dönemi başlamış oldu. Böylece Ortadoğu'da yaklaşık 250 yıl kadar sürecek ve 1516 yılında Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selim Han'ın Mercidabık Savaşında elde ettiği zaferle sona erecek olan Memlük hâkimiyeti dönemi başlamış oldu. Berke Han ve onun neslinden gelenler ise Rusya'da 220 yıl kadar sürecek olan ve Moskova Büyük Dukalığının 1480'de Ugra nehrinin çevresinin ve kuzeyinin hâkimiyetini ele geçirmesiyle son bulacak Altınorda veya Kıpçak Hanlığı dönemini devam ettireceklerdir. Hülagü Han'ın kurduğu İlhanlı hanedanı dünya tarihinde en kısa süren hanedanlıklardan birisi olmuştur. Bu hanedanlık Güneybatı Asya'da sadece 91 sene yaşamış ve 1353 yılında yine kendileri tarafından parçalanarak son bulmuştur.
 
  Bugün 59 ziyaretçi (120 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol