Osmanlı orduları her savaş için yığınaklarını tamamlar tamamlamaz hemen yürüyüşe geçerlerdi.
Kosova savaşı için yığınağını FİLİBE’DE yapan Osmanlı ordusu, KOSOVA savaş alanına Filibe-Sofya- Niş-Kroşovaç-Kurşunlu gibi düz, yürüyüşe ve ağırlıkların hareketine çok elverişli güzergâhı hem uzun hem de düşman ülkesinden geçtiği için emniyetsiz görmüş Filibe-Ahlıman-Köstendil-Komonova-Piriştine yolunu üstün tutmuştur. Bu yol kısa idi. Arızalı olduğu için güçlükle geçilmişti. Ama yanları ve gerisi emin idi. Selanik hareket üssünden yararlanılıyordu. Osmanlı ordusu yürüyüşlerini düşmana rastlayıncaya kadar sürdürürlerdi. II. MEHMED (Fatih) AKKOYUNLU Devletiyle yapacağı OTLUKBELİ Meydan Savaşı için yürüyüşlerinde, KARAHİSAR Kalesi önüne gelince; sadrazam Mahmud Paşa’nın,
—Padişahım şu kaleyi alalım- teklifine; Fatih Sultan Mehmed;
—Ben hisar almağa gelmedim, bana düşman ordusunu bulun, şeklinde verdiği cevap çok önemlidir. Napolyon Bonapart’ın olduğu söylenen ve strateji kaidesi olarak kitaplara geçen (asıl hedef düşman ordularıdır) sözü; ondan yüzyıllarca evvel Türkler tarafından kullanılan ana kaidelerdendi.
Osmanlı ordusunda yürüyüşler çok süratli ve uzun olurdu. O devrelerde düşman orduları günde ancak 10 Km. yürürken Osmanlı orduları 20- 25 Km. yürürlerdi. Bu çabukluk, düşman ordularının gecikmelerine karşılık, Osmanlı ordularının üstünlüğünü sağlardı. VARNA Meydan Muharebesinden evvel II. MURAD’ın padişahlığı çocuk yaştaki oğlu II. Mehmed’e bırakmasından faydalanarak, hazırladıkları haçlı ordusu ile Osmanlıları Avrupa’dan atmak için Edirne genel yönünde yürüyüşe geçtiler. Düşman orduları yol boyunca Osmanlıların elindeki kaleleri almakla uğraşmasalardı, oyalanmadan yürüyüşlerine devam etselerdi, Osmanlı orduları toplanmadan Edirne önlerine gelebilirlerdi. Osmanlı ordusunu hazırlıksız yakalar ve belki de emeline kavuşurdu. Ama daima haçlı orduları toplanmada gecikirlerdi. Yürüyüşte ağır olmaları ve bir de uygun gördükleri mevzilere yerleşip, Osmanlı ordusunu beklemeleri, Osmanlıların çabuk toplanmalarına fırsat verirdi. Ayrıca Osmanlı orduları düşmanı gördükleri yerde taarruza geçerlerdi.
Ne yazık ki; bu gün Avrupalı komutanların buluşları olarak gösterilen Bu stratejik kurallar, yüz yıllarca evvel, Osmanlı başkomutanları tarafından yapılıyordu.
Osmanlı orduları başkomutanları; batıdaki düşmanlarına karşı Kullandıkları bu savaş kaidelerini doğudaki düşmanlarına karşı da tatbik etmişlerdi. Yalnız doğudaki düşmanları da, Osmanlılar gibi Türk aslından geldiklerinden, savaş usul ve kaidelerini onlar da biliyorlardı.
Yıldırım Bayezid’in Osmanlı ordusu, Türk Timur ordularına Ankara meydan savaşında yenilmişti. Yine Türk asıllı birkaç düşman ordusuyla savaşmak zorunda kalan Osmanlı ordusu, karşısındaki ordunun da aynı savaş kaidelerini uygulaması yüzünden zor durumlara düşmüşler, ancak, Osmanlı orduları, başkomutanlarının dehası ve ordularının daimi ve eğitimde üstün oldukları için zafere ulaşabilmişlerdi. Uygulanan stratejik ve taktik kaideleri aynı idi ve atadan gelme Türk malı idi.
Yürüyüşte sevk ve idare kaideleri şu sıra ile özetlenebilir:
a) Yığınak biter bitmez, derhal düşman yönüne yürüyüşe başlanmalıdır. Bunun adı stratejik taarruzdur.
b) Düşmanın kuvvetinin ne kadar olabileceği daima göz önünde tutulmalıdır. Bu, keşifle meydana çıkarılır.
c) Hedef yalnız düşman ordusu olmalıdır.
d) Arızalı da olsa yolun kısası, düzü, emniyetli olanı seçilmelidir.
e) Düşman kuvvetleri harekette ön almışsa, çok seri bir yürüyüşle bu üstünlük ortadan kaldırılmalıdır.
f) Lazımsa ve yollar elverişli ise, yürüyüş bir kaç kolla yapılmalıdır.
g) İcab ediyor ve mümkün oluyorsa, bütün gidiş yolu üzerinde
h) Ordu geri hizmet noktaları hazırlanmalıdır.
|