TÜRK SİBER SAVUNMA KUVVETLERİ
  İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: ÖRGÜT YOK DARBE GİRİŞİMİ SANAL!
 

Darbe, 2003-2004 tarihindeydi ve Hilmi Özkök önledi diyorlar. O zaman Danıştay suikasti nasıl o darbe girişiminin hazırlık eylemi oluyor?“Alparslan Arslan yakalanmasaydı, o zaman darbeye girişeceklerdi” diyorlar. Ceza hukukunda “girişeceklerdi” diye cakla cukla suç tanımlanmaz. Eğer darbe 2004 yılında olduysa, İnternet Andıcı iddiasıyla suçlananların o darbenin içinde ne işleri var, zaman ayarı tutmuyor.Yok eğer darbeye Danıştay suikastinden sonra “girişilecek” idiyse, girişilmemiş olmanın suçu olmayacağı bir yana, o zaman 2004 yılı darbesinden sorumlu tutulanlar niçin sorumlu oluyor. Ergenekon Davası’nın 15 Temmuz 2008 tarihli iddianamesi, örgüt iddiası ekseninde kurulmuştu. Savcılar, beş yıl sonra, Esas Hakkında Görüşlerini, darbe iddiası ekseninde kurmuşlar. Yok oğlu yok Örgüt tutmadı, çünkü programı yok, başı yok, sonu yok, yönetimi yok, toplantısı yok, eylemi yok, sahip çıkanı yok, devletin güvenlik örgütlerinin arşivlerinde kaydı kuydu yok, yok oğlu yok. Ama gerçekte olmayan, psikolojik savaşta olabilir. Goebels’in ve onu taklit eden ABD psikolojik harekât merkezinin anlayışı budur. Dikiş tutturamıyorlar Esas Hakkındaki Görüş’te örgüt iddiasından aslında vazgeçtiler, darbe iddiasına döndüler. Dönerken bir de sebebini açıklamaları gerekiyor. “Yargıtay içtihadına göre” diyorlar. İyi de, o Yargıtay içtihadı, 2008 yılında da vardı. Malzeme yalan olunca, dikiş tutmuyor. Hangi darbe Darbe iddiasının da altından kalkamayacaklar, şimdiden altında kalmışlardır. Önce darbenin tarihini saptamaları lazım. Darbenin hazırlık eylemlerini o tarihe göre belirlemek zorundalar. Darbe girişimine katılanları da yine o darbe tarihi ekseninde eylemleriyle ve ilişkileriyle belirlemeleri gerekiyor. Darbe, 2003-2004 tarihindeydi ve Hilmi Özkök önledi diyorlar. O zaman Danıştay suikasti nasıl o darbe girişiminin hazırlık eylemi oluyor? “Alparslan Arslan yakalanmasaydı, o zaman darbeye girişeceklerdi” diyorlar. Ceza hukukunda “girişeceklerdi” diye cakla cukla suç tanımlanmaz. Eylem “giriştiler” diye, geçmiş zamanla tanımlanır, yani yapılmış olmalıdır. Suç eylemi tanımlanmamış Ama saçmalamalar bu kadarla kalmıyor. Eğer darbe 2004 yılında olduysa, İnternet Andıcı iddiasıyla suçlananların o darbenin içinde ne işleri var, zaman ayarı tutmuyor. Yok eğer darbeye Danıştay suikastinden sonra “girişilecek” idiyse, girişilmemiş olmanın suçu olmayacağı bir yana, o zaman 2004 yılı darbesinden sorumlu tutulanlar niçin sorumlu oluyor. Onlar sorumlu tutulacak ise, 2004 yılında henüz gerçekleşmemiş olan Danıştay Suikastiyle ne ilgileri var? 2271 sayfa yazılmış, ama hiç olmazsa bir sayfada suç oluşturan eylem gösterilmemiş, tanımlanmamış. Darbe yok ama selamlaşmalar var Ortada bir darbe girişimi yok, ama insanlar arasında selamlaşmalar var, telefon bağlantıları var, rastlaşmalar var. Birbirine selam verenler, silah arkadaşları veya aynı partinin üyeleri. Birbirleriyle telefonda konuşanlar, TSK’nın komutanları veya aynı partinin yöneticileri. Bütün bu selamlaşma veya görüşmelerin darbeyle ilişkisi yok, olsun selamlaşıyorlar ya! Danıştay suikastinin itibarlı tanığı Danıştay suikastine gelince, Danıştay suikasti ile Ergenekon davası sanıklarının ilişkisini gösteren tek ama tek kanıt bulunmamaktadır. Bütün kanıtlar yalanları ve düzenleri çürütmüştür. E. Tuğg. Veli Küçük ve Muzaffer Tekin ile Danıştay suikasti arasında Osman Yıldırım’ın uydurmalarıyla bağ kurulmaya kalkışılmış ve hepsinin uydurma olduğu yüzlerce kanıt ile saptanmıştır. En büyük haksızlık onlara yapılmıştır. Korkaklar bunu söyleyemiyor. Osman Yıldırım, savcıların itibarlı tanığı. - Ablasını öldürtmekten hükümlü! - Yeğenine para karşılığı fuhuş yaptırmaktan hükümlü! - Atatürk’e alçakça “İngiliz piçi” diye hakaretten hükümlü! Savcılar, işte bu şahsa “Osmanım” diyorlar, kameralarda kayıtlı. Mahkeme Başkanı Özese, bir duruşmada 34 kez “Osman Bey” dedi. Bu itibarlı tanığın Danıştay suikastinden müebbet hapis hükmü giymesinden sonra birden aklıma talimatı E. Tuğg. Veli Küçük ve Muzaffer Tekin’den aldığı geliyor. Ona hatırlatan ve ona güvence veren savcılarla ilişkileri hep ispatlı! Ve emri alan Osman Yıldırım’ın şimdi Danıştay cinayetinden aklanması talep ediliyor. Kanıtlar yalnız ve yalnız uydurmayı kanıtlıyor Bütün Baz istasyon raporları söylediklerinin yalan olduğunu gösteriyor. Esas Hakkında Görüş, bu yalanlarla yazılmış. Onlarca tanık, Osman Yıldırım’ın yalan söylediğini belirtiyor. Saatlerce dolaştırıldı, gittim dediği evi gösteremedi. Ev, bazen 2 katlı bazen 5 katlı! İfadesinin ipe sapa gelen yanı yok! Türkiye’yi bölme operasyonu işte böyle uydurmalarla, yalanlarla, tertiplerle yürütülüyor. Yürür mü?
 
  Bugün 82 ziyaretçi (101 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol